Ana içeriğe atla

6. BÖLÜM


            Yaklaşık iki asır önce Phellina Kıtası felaketi meydana geldi. Poggyra şehrinde yasadışı yollarla birtakım düşünce deneyleri yapılmaya başlandı. Poggyra’da kurulan melez örgüt tarafından yürütülen bu deneyler insan hayatını hiçe saydığı için etik bulunmadı ve yönetim tarafından engellenmeye çalışıldı. Fakat örgüt, yönetimin uyarılarını dinlemedi ve örgüte daha çok insan dahil etmek için haftalarca insanları yöneterek protesto yaptırdı. Protestanlar tutuklandığında hiçbirinin bilincinin yerinde olmadığı öğrenildi. Bu, melez örgütün yürüttüğü ilk büyük operasyondu. İnsan bilincinin yönetilebildiği gerçeğini yönetime tehdit yoluyla gösterme girişimiydi. Her geçen gün örgütün üye sayısı artıyordu. Yönetim bunu engelleyemedi ve bunun sonucunda halk isyan etmeye başladı. Büyük bir ordu kurularak tüm örgüt üyelerinin yakalanması kararı alındı. Fakat örgüt o kadar organize bir hale gelmeye başlamıştı ki herkes birbirini hissedebiliyor ve kimin tehlikede olduğunu anlayabiliyorlardı. Örgütü kuran grup, tehlikede olan kişilerin zihnine girerek elde edilen bilgilerin öğrenilmemesi için zihinlerine intihar etmeleri fikrini yerleştiriyordu. Örgütü kuran grup farklı bir adaya yerleşmeye karar verdi ve Phyltestia Adası’nı keşfetti. Geride kalan üyeler yok edilmek üzere Poggyra’da bırakıldı. Çünkü siyasi güçleri yoktu. Sadece kurucuların kuklası olan kesimdi… Poggyra Halkı’nın isyanı daha da artmaya başlamıştı. Yönetimin elinden hiçbir şey gelmiyordu. Yönetimde bir sürü intihar vakaları olmaya başlamıştı. Bunun sonucunda yönetim şehri kıtanın güneyine taşıma kararı aldı. Böylece kukla konumundaki düşünce örgütü olduğu yerde kalacak, halk ise güvenli bir şekilde güneye yerleşecekti. Bu karar alındıktan sonra melez örgütte toplu intiharlar gerçekleşmeye başladı. Halk haftalar süren süreç boyunca güneye taşındı ve Pherturyia ile Poggyra arasında kalan eski yerleşime Poggyra Harabeleri ismi verildi.
            Bu sırada Phyltestia’da görüş ayrılıkları yaşanmaya başlandı. Bir kesim yönetimi takip edip başladığı deneylere devam etme fikrini savundu. Diğer kesim ise deneylere bir süre ara verilmesini ve halk güneye yerleştikten sonra güneyde tekrar deneylere devam etmeyi savundu. Aradan aylar geçti ve fikir ayrılıkları artmaya başladı. Bunun sonucunda çoğunluk olan kesim güneyde bir ada keşfederek buraya yerleşmeye karar verdi. Melez grubun kurucularının büyük kısmı göç ettiği için yerleşilen adaya da Phyltestia adı verildi.
            Her iki ada da kendilerince deneylere devam ettiler fakat güneyin hedefi değişmişti. Poggyra yerine Mollary Kıtası’nı yönetmeyi hedeflemişlerdi. Fakat böylesine büyük bir kıtayı yönetmek asla kolay değildi.
Poggyra ve Pherturyia arasında birlik sağlandı ve Pherturyia kuzeydeki Phyltestia’ya büyük bir ordu gönderdi. Orada bulunan herkes katledildi ve ormanlar yakıldı. Fakat bir efsaneye göre kaçanlar vardı ve Güney Ormanı’nda saklanıyorlardı…
            Aradan yıllar geçti. Güney Phyltestia’da kurulan melez örgüt bulunamadı. Ve bu örgüt tehlikeli bir hal almaya başlamıştı. Meadow Denizi’ne kadar açılmışlardı ve senelerdir yeni coğrafyalar keşfetmeye çalışıyorlardı.
            Yapılan deneylerin yüzde doksan yedisi başarılıydı. Kalan yüzde üçlük kesim asla anlaşılamadı. Düşünce kontrolü yapılmaya çalışılsa da bu kişileri yönetemediler. Sanki doğuştan bağışıklıkları var gibiydi. Bu insanlardan uzak durmaya karar verildi. Ve onlara Anti adı verildi…
            Tüm bunları büyük büyük dedemin günlüğünden öğrenmiştim. O kim miydi? Melez örgütün kurucularından olan Mirinia Gullton…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GİRİŞ

Hallesia’ya peşimden gelmemesini söyledim ama beni dinlemedi ve beni hala takip ediyor. Gittiğim yerleri, görüştüğüm kişileri öğrenmesini istemiyorum. Yolda hızlıca yürüyorum. Yanlarından geçtiğim yüzlerce insanın boş bakışlarının ardında saklanan duygularını görebiliyorum. Hepsi bilinçaltımda beni ele geçirmek isteyen anomalilerden ibaret. Hallesia da yolda gördüğüm insanlardan çok farklı sayılmaz. Kırmızı şapkasıyla örttüğü sarı saçlarına takılı olan turkuaz kurdeleden ve siyah deri ceketinin sağ kolunda olan buruşukluğundan ne kadar sabırsız ve çocuk ruhlu olduğunu anlamak zor değil. Ama onun da benim gibi farklı bir özelliği mevcut: Aşırı derecede merak ... Muhtemelen insanlarla konuşurken cümlenin sonunu getirmeyi sabredemediğinden sol eliyle sağ kolunu sıkıyor ve bu da deri ceketinin kolunun buruşmasına sebep oluyor. Sürekli peşimde ve beni öğrenmek istiyor. İnsanlarla iletişim kurmaktan nefret ettiğim için bana ulaşmasını asla istememiştim fakat son derece meraklı ve ben onun

1. BÖLÜM

Gün geçtikçe kendi oluşturduğum gerçekliklerde kayboluyorum. Hayatım o kadar sanal bir hal almaya başladı ki güne başladığımda takmam gereken maskeyi artık seçemiyorum. Çok fazla maskeye sahip olmamın dezavantajı sanırım bir gün o maskelerde kaybolmak ve asıl gerçeği unutmak…   Çevremdeki herkes benim bir yanılsamamdan ibaret. Az önce yanından geçtiğim kadın bile senin oluşturduğun bir bilinçaltı projeksiyonunun olabilir. Birinin kolumdan tuttuğunu hissediyorum. Gerçek mi yoksa yine bana oyun mu oynuyorsun? Yaşanmış sandığım olaylar aslında senin bana oynadığın hafıza oyunları sonucu mu meydana geliyor? Kolumdaki baskının arttığını hissederek gözlerimi açıyorum ve Hallesia’nın meraklı ve bir o kadar da endişeli gözleriyle karşılaşıyorum. Gördüğüm surat ifadesinden anladığım kadarıyla yine seninle konuşmaya daldım ve gerçeklikten uzaklaştım. “Yine mi hayal alemindesin?” diye sordu Hallesia titreyen sesiyle. Beni niye bu kadar önemsediğini anlamıyorum nedense. Onlara katılmak istemed