Mallowshore’da büyümemin en büyük avantajı kedileri sevmem
oldu sanırım. Küçükken annemle çok tartışır, rahatlamak için kuzeydeki kedi
parkına giderdim. Nedense beni anlayabilen tek varlığın kediler olduğunu
düşünüyorum. Psişik algılarının çok yüksek olduğunu düşünürsek çok da saçma bir
düşünce sayılmaz herhalde …
Eve giderken yolda gördüğüm
insanların hayatlarını çözmeye çalışmaya devam ediyorum. Her biri o kadar boş
ve monoton hayatlar ki … Ne için yaşadığından emin olmadığı halde başkalarının
hayatını sömüren onlarca saygısız insan görüyorum. Sence bunlar gibi insanların
varlığına alışmam doğru bir şey mi?
İnsanları değiştirmeye çalışmanın yanlış bir davranış olduğunu ve onları
olduğu gibi kabullenmenin doğru olduğunu bildiğim halde bazı hayatların olmamasını
dileyebilecek kadar bencil bir insanım.
Herkesin bir kurtarıcısı olduğunu
düşündüm hep. Gerekse bir insan gerekse bir ideoloji… Ama her zaman bir
kurtarıcı vardır ve hayat sana kurtarıcınla karşılaşman için bir fırsat verir.
Ta ki sen onun senin kurtarıcın olduğunu ve onca zamandır gözünün önünde
olduğunu fark edene dek… Söylesene Deena, benim kurtarıcım sen misin? Yoksa sen
bir anti misin?
Eve geldim ve her zamanki gibi
anahtar deliğini kontrol ediyorum. Anti’lerin olduğu bir şehirde yaşadığım için
ip ve kedi tüyünü kullanarak oluşturduğum yabancı detektörünü yokluyorum. Bugün
de kimse gelmemiş gibi gözüküyor. Gün içinde en zevk aldığım vakitlerden biri
eve geldikten sonra balkonda oturup saatlerce insanları izlediğim vakit.
Gözlerimi bir anlığına kapattım ve Hallesia’nın beni koruma içgüdüsüyle yapmış
olduğu davranışı tekrar tekrar izliyorum. Bu sırada içeriden şiddeti her geçen
saniye daha da artan ayak sesleri duyuyorum. Umarım bu senin beni gerçek hayata
döndürmek için yaptığın bir oyundur Deena…
Gözlerimi açtığımda açılan kapı kolu beni biraz korkutmuyor
değil açıkçası…
“Selam
Wollart!”
Ullyrie’yi Mallowshore’da görmeyi beklemiyordum, hele ki
benim evimde… Anladığım kadarıyla ben daha eve gelmeden çok daha önce buradaydı.
Peki ya kedi tüyü nasıl aynı yerinde kalmıştı? En çok merak ettiğim şey buydu.
“Ne zamandır
evimdesin Ullyrie?”
“Senin de
tahmin ettiğin üzere yaklaşık 2 saat önce geldim.”
“Peki ya
ufak bulmacamı çözmeyi nasıl başardın?”
“Tüyden mi
bahsediyorsun? Seni izliyoruz Wollart; evin kapısını açana kadar yaptığın her
şeyden haberim var.”
İşte şimdi beni etkilemeyi başardı. Birkaç tutam kedi tüyünü
ipe bağladığım ve ipi de anahtar deliğinin iç kısmında oluşturduğum oyuk
bölgeye astığım halde tüyleri kaybetmeden kapıyı açmayı başarmış. Sanırım bu
sefer anlatacaklarını dinlesem daha faydalı olur. Ne dersin Deena?
“Bunca
zamandır Mintwitch’de olduğunu sanıyordum Ullyrie. Beni buraya kadar takip
etmeni beklemiyordum açıkçası… Söyler misin seni buraya kadar getiren gelişme
nedir?”
“Konu Hallesia.”
İşte tam bu sırada dejavu yaşıyorum. Bu anı daha önce
yaşadığıma o kadar eminim ki dejavudan da öte bir his içindeyim. Ona güvenmemem
gerektiğini söyleyecek bana, bundan o kadar eminim ki…
“Ona
güvenmemelisin Wollart, asla seni izlemesine izin verme ve sakın onu önemsemeye
başlama!”
“Bingo!”
Sanırım bunu sesli bir şekilde söyledim.
“Zihninden
de haberim var Wollart, ne demek istediğimi biliyorsun…”
Senden haberi olmasının imkânı yok Deena. Bundan emin olmama
rağmen neden yenilgi hissine kapılıyorum? Sanki bu sonsuz oyunu kaybetmiş ve uçsuz
bucaksız bir döngüde yeniliyor gibi hissediyorum.
“Bize katıl
ve aklındaki soruları yok et Wollart.Ya da Aery mi demeliyim?”
Kalbim çok hızlı atmaya başlıyor. Beni o kadar iyi yakaladı
ki pes etmeme fırsat bile yokmuş gibi hissediyorum.
“Zaman
yaklaşıyor, yakında tekrar görüşeceğiz …”
Bu cümleyi söylerken Ullyrie arkasını döndü ve yavaş
adımlarla kapıya doğru yürüdü. Okyanus mavisi gözleriyle bana son bir kez baktı
ve kapı kolunu yavaşça indirerek evden çıktı. Son bakışında sanki beni değil de
seni izliyor gibiydi…
Yorumlar
Yorum Gönder