Ana içeriğe atla

3. BÖLÜM


            Böylesine gruplaşmaların olduğu bir dünyada elimdeki seçenekleri reddedip herhangi bir gruba katılmak istemezsem ne yapmam gerekiyor? Sürekli birilerinin çıkıp bize katıl demesinden çok rahatsız olmaya başlıyorum. Kendimi bilim kurgu karakteri gibi hissetmeme sebep oluyor bu durum. Ama gerçek dünya çok daha farklı değil mi? Ya da bilim kurgu sanıldığı kadar kurgu değil… Cevap ne olursa olsun kendime kısa süre içinde takım bulmam gerektiğini ikimiz de biliyoruz. En azından kendime karşı dürüstüm…     
            Haftayı üç bölüme ayırdım ve her bölümde farklı programları takip ediyorum. Üç gün şafak vaktinde evden çıkıp ıssız ve gün ışığından bihaber olan sokaklarda tek başıma yürüyorum. Eve döndükten sonra kahvaltımı yapıyorum. Sonrasında doğaçlama yapıyorum. Ama karanlıkta yalnız olmak ve düşüncelerimizle beraber yürümek seni mutlu ettiği kadar beni de mutlu ediyor. Haftanın iki günü boyunca evde olmuyorum. Bunun sebebi takip edilme riskine karşı farklı yerlerde zaman kaybettirici izler bırakmak. Beni takip eden insanları iki gün boyunca anlamlandıramadıkları programımı izlemekle meşgul etmeyi seviyorum. Bu bana, kalan zamanda izlerimi silmem için zaman kazandırıyor. Kalan 2 günde ise evden asla dışarı çıkmıyorum. Bu da sana karşı yapmış olduğum bir algı oyunu. Beni ele geçirmene izin veriyorum çünkü hafızamla oynamandan ilginç bir şekilde mutlu oluyorum.      
            Fae’den hala haber alamadım. En çok değer verdiğim insan sanırım Fae. Beline kadar olan altın sarısı saçları beni ilk görüşte etkilemeyi başarmıştı. Sarışınlara karşı zaafım var ve bunun sebebi Atlantis… Bir inanışa göre Atlantis halkı sarışındı ve bu gen Atlantis yok olduktan sonra Phellina Kıtası’na geçti. Oradan da altın sarısı olarak Mollary Kıtası’na yayıldı. Benim gibi varlığın yüzde doksan dokuzu olarak bilinen çöp DNA’ya önem veren biri olarak sarışınlar her zaman ilk sıradadır. Çünkü coğrafyadan etkilenen genler orada saklı… Fae’nin yeşil gözlü oluşu ve sürekli siyahlar içinde olması ona daha da yakın hissetmeme sebep oluyor. Bu nedenle bir gün seni açıklamak zorunda kalırsam bunu öğrenen ilk kişinin Fae olmasını istiyorum…
            Dewrot Ormanı’na gitmek üzere evden çıkıyorum. Yolda gördüğüm kedilere vermek üzere kedi mamalarını almayı da ihmal etmedim. Evden çıktıktan sonra yaptığım ilk iş gördüğüm insanları hafızama kazımak ve hayatlarını tahmin etmek… Karşılaştığım insanları rüyamda gördüğümde onların bilinçaltı kopyalarım olduğunu fark ettikten sonra rüya kontrolünü ele almaya çalışıyorum. Bunun için yıllarca eğitim aldım.
            Uyumak yaşamın bir parçası olduğu için üzülüyorum. En nefret ettiğim şeylerden biri uyumak sanırım… Tamamen zaman kaybı olarak geliyor, bu yüzden rüyamda bilincimi ele almaya çalışıyorum. Bu sayede bilincimin yok olduğu vakti minimuma indiriyorum. Uyumaktan nefret ettiğim için günde 4 saatten fazla uyuyamıyorum. Bu ilginç bir şekilde günlük yaşantımı etkilemiyor.
            Dewrot Ormanı’na gitmekte özel bir amacım yok. Sadece yalnızlığı bana çok iyi hissettirebilen bir yer olduğu için Dewrot’u seçiyorum. Pekâlâ, yalan söylemek istemiyorum. Fae’yle tanıştığım yer olmasının da etkisi yok değil …
Dewrot’a geldim ve her zamanki dar patikada yürüyorum. Etraftaki yaprak hışırtıları ve kuş cıvıltıları beni mutlu etmeye yetiyor. Mutlu olduğum vakit çok az, eğer mutluysam bir anormallik vardır. Ama Dewrot’ta iken gerçekten mutlu oluyorum. Üç patikaya giden yol ayrımına geldiğimde beni kar beyazı bir kedi karşılıyor. Evden çıkarken aldığım mamaları veriyorum. Ayağıma o kadar çok dolanıyor ki sanki onunla uzun zamandır tanışıyor gibiyiz… Kedi benim şu anlık totemim ve o hangi yoldan giderse oradan gitmeye karar verdim. Mamasını bitirmesini bekliyorum. Mamasını yerken onunla konuşmaya dalıyorum.
“Daha fazlasını vermek isterdim ufaklık ama üzgünüm…”
Mamalarını bitirdiğinde sanki teşekkür edercesine tekrardan uzunca ayaklarıma dolandı ve ortadaki yoldan gitmeye başladı. Kendime ve kediye olan sözümü tutup ortadaki yoldan gidiyorum. Kuş cıvıltılarının eşliğiyle kediyi takip ediyorum. Kedi birden benden ayrılıp sağ taraftaki ağaçların arasına daldı. Yolu mu yoksa kediyi mi takip etmeliyim? Sanırım kediyi seçmem gerekiyor. Ağaçların arasına daldım ve kediyi arıyorum. Kocaman ağaçların arasından geçiyorum. Görünüşe göre kediyi kaybettim. Ama geldiğim yerde Leeroy’u bana bakarken görüyorum. Sanırım sana güvenmemeyi öğrenmem gerekiyor Deena. Yine beni zor duruma düşürdün…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GİRİŞ

Hallesia’ya peşimden gelmemesini söyledim ama beni dinlemedi ve beni hala takip ediyor. Gittiğim yerleri, görüştüğüm kişileri öğrenmesini istemiyorum. Yolda hızlıca yürüyorum. Yanlarından geçtiğim yüzlerce insanın boş bakışlarının ardında saklanan duygularını görebiliyorum. Hepsi bilinçaltımda beni ele geçirmek isteyen anomalilerden ibaret. Hallesia da yolda gördüğüm insanlardan çok farklı sayılmaz. Kırmızı şapkasıyla örttüğü sarı saçlarına takılı olan turkuaz kurdeleden ve siyah deri ceketinin sağ kolunda olan buruşukluğundan ne kadar sabırsız ve çocuk ruhlu olduğunu anlamak zor değil. Ama onun da benim gibi farklı bir özelliği mevcut: Aşırı derecede merak ... Muhtemelen insanlarla konuşurken cümlenin sonunu getirmeyi sabredemediğinden sol eliyle sağ kolunu sıkıyor ve bu da deri ceketinin kolunun buruşmasına sebep oluyor. Sürekli peşimde ve beni öğrenmek istiyor. İnsanlarla iletişim kurmaktan nefret ettiğim için bana ulaşmasını asla istememiştim fakat son derece meraklı ve ben onun

6. BÖLÜM

            Yaklaşık iki asır önce Phellina Kıtası felaketi meydana geldi. Poggyra şehrinde yasadışı yollarla birtakım düşünce deneyleri yapılmaya başlandı. Poggyra’da kurulan melez örgüt tarafından yürütülen bu deneyler insan hayatını hiçe saydığı için etik bulunmadı ve yönetim tarafından engellenmeye çalışıldı. Fakat örgüt, yönetimin uyarılarını dinlemedi ve örgüte daha çok insan dahil etmek için haftalarca insanları yöneterek protesto yaptırdı. Protestanlar tutuklandığında hiçbirinin bilincinin yerinde olmadığı öğrenildi. Bu, melez örgütün yürüttüğü ilk büyük operasyondu. İnsan bilincinin yönetilebildiği gerçeğini yönetime tehdit yoluyla gösterme girişimiydi. Her geçen gün örgütün üye sayısı artıyordu. Yönetim bunu engelleyemedi ve bunun sonucunda halk isyan etmeye başladı. Büyük bir ordu kurularak tüm örgüt üyelerinin yakalanması kararı alındı. Fakat örgüt o kadar organize bir hale gelmeye başlamıştı ki herkes birbirini hissedebiliyor ve kimin tehlikede olduğunu anlayabiliyorlard

1. BÖLÜM

Gün geçtikçe kendi oluşturduğum gerçekliklerde kayboluyorum. Hayatım o kadar sanal bir hal almaya başladı ki güne başladığımda takmam gereken maskeyi artık seçemiyorum. Çok fazla maskeye sahip olmamın dezavantajı sanırım bir gün o maskelerde kaybolmak ve asıl gerçeği unutmak…   Çevremdeki herkes benim bir yanılsamamdan ibaret. Az önce yanından geçtiğim kadın bile senin oluşturduğun bir bilinçaltı projeksiyonunun olabilir. Birinin kolumdan tuttuğunu hissediyorum. Gerçek mi yoksa yine bana oyun mu oynuyorsun? Yaşanmış sandığım olaylar aslında senin bana oynadığın hafıza oyunları sonucu mu meydana geliyor? Kolumdaki baskının arttığını hissederek gözlerimi açıyorum ve Hallesia’nın meraklı ve bir o kadar da endişeli gözleriyle karşılaşıyorum. Gördüğüm surat ifadesinden anladığım kadarıyla yine seninle konuşmaya daldım ve gerçeklikten uzaklaştım. “Yine mi hayal alemindesin?” diye sordu Hallesia titreyen sesiyle. Beni niye bu kadar önemsediğini anlamıyorum nedense. Onlara katılmak istemed