Böylesine gruplaşmaların olduğu bir
dünyada elimdeki seçenekleri reddedip herhangi bir gruba katılmak istemezsem ne
yapmam gerekiyor? Sürekli birilerinin çıkıp bize katıl demesinden çok rahatsız
olmaya başlıyorum. Kendimi bilim kurgu karakteri gibi hissetmeme sebep oluyor
bu durum. Ama gerçek dünya çok daha farklı değil mi? Ya da bilim kurgu
sanıldığı kadar kurgu değil… Cevap ne olursa olsun kendime kısa süre içinde
takım bulmam gerektiğini ikimiz de biliyoruz. En azından kendime karşı
dürüstüm…
Haftayı üç bölüme ayırdım ve her
bölümde farklı programları takip ediyorum. Üç gün şafak vaktinde evden çıkıp
ıssız ve gün ışığından bihaber olan sokaklarda tek başıma yürüyorum. Eve
döndükten sonra kahvaltımı yapıyorum. Sonrasında doğaçlama yapıyorum. Ama
karanlıkta yalnız olmak ve düşüncelerimizle beraber yürümek seni mutlu ettiği
kadar beni de mutlu ediyor. Haftanın iki günü boyunca evde olmuyorum. Bunun
sebebi takip edilme riskine karşı farklı yerlerde zaman kaybettirici izler
bırakmak. Beni takip eden insanları iki gün boyunca anlamlandıramadıkları
programımı izlemekle meşgul etmeyi seviyorum. Bu bana, kalan zamanda izlerimi
silmem için zaman kazandırıyor. Kalan 2 günde ise evden asla dışarı çıkmıyorum.
Bu da sana karşı yapmış olduğum bir algı oyunu. Beni ele geçirmene izin
veriyorum çünkü hafızamla oynamandan ilginç bir şekilde mutlu oluyorum.
Fae’den hala haber alamadım. En çok
değer verdiğim insan sanırım Fae. Beline kadar olan altın sarısı saçları beni
ilk görüşte etkilemeyi başarmıştı. Sarışınlara karşı zaafım var ve bunun sebebi
Atlantis… Bir inanışa göre Atlantis halkı sarışındı ve bu gen Atlantis yok
olduktan sonra Phellina Kıtası’na geçti. Oradan da altın sarısı olarak Mollary
Kıtası’na yayıldı. Benim gibi varlığın yüzde doksan dokuzu olarak bilinen çöp
DNA’ya önem veren biri olarak sarışınlar her zaman ilk sıradadır. Çünkü
coğrafyadan etkilenen genler orada saklı… Fae’nin yeşil gözlü oluşu ve sürekli
siyahlar içinde olması ona daha da yakın hissetmeme sebep oluyor. Bu nedenle
bir gün seni açıklamak zorunda kalırsam bunu öğrenen ilk kişinin Fae olmasını
istiyorum…
Dewrot Ormanı’na gitmek üzere evden
çıkıyorum. Yolda gördüğüm kedilere vermek üzere kedi mamalarını almayı da ihmal
etmedim. Evden çıktıktan sonra yaptığım ilk iş gördüğüm insanları hafızama kazımak
ve hayatlarını tahmin etmek… Karşılaştığım insanları rüyamda gördüğümde onların
bilinçaltı kopyalarım olduğunu fark ettikten sonra rüya kontrolünü ele almaya
çalışıyorum. Bunun için yıllarca eğitim aldım.
Uyumak yaşamın bir parçası olduğu
için üzülüyorum. En nefret ettiğim şeylerden biri uyumak sanırım… Tamamen zaman
kaybı olarak geliyor, bu yüzden rüyamda bilincimi ele almaya çalışıyorum. Bu
sayede bilincimin yok olduğu vakti minimuma indiriyorum. Uyumaktan nefret
ettiğim için günde 4 saatten fazla uyuyamıyorum. Bu ilginç bir şekilde günlük
yaşantımı etkilemiyor.
Dewrot Ormanı’na gitmekte özel bir
amacım yok. Sadece yalnızlığı bana çok iyi hissettirebilen bir yer olduğu için
Dewrot’u seçiyorum. Pekâlâ, yalan söylemek istemiyorum. Fae’yle tanıştığım yer
olmasının da etkisi yok değil …
Dewrot’a geldim ve her zamanki dar patikada yürüyorum.
Etraftaki yaprak hışırtıları ve kuş cıvıltıları beni mutlu etmeye yetiyor.
Mutlu olduğum vakit çok az, eğer mutluysam bir anormallik vardır. Ama Dewrot’ta
iken gerçekten mutlu oluyorum. Üç patikaya giden yol ayrımına geldiğimde beni
kar beyazı bir kedi karşılıyor. Evden çıkarken aldığım mamaları veriyorum. Ayağıma
o kadar çok dolanıyor ki sanki onunla uzun zamandır tanışıyor gibiyiz… Kedi
benim şu anlık totemim ve o hangi yoldan giderse oradan gitmeye karar verdim.
Mamasını bitirmesini bekliyorum. Mamasını yerken onunla konuşmaya dalıyorum.
“Daha
fazlasını vermek isterdim ufaklık ama üzgünüm…”
Mamalarını bitirdiğinde sanki teşekkür edercesine tekrardan
uzunca ayaklarıma dolandı ve ortadaki yoldan gitmeye başladı. Kendime ve kediye
olan sözümü tutup ortadaki yoldan gidiyorum. Kuş cıvıltılarının eşliğiyle
kediyi takip ediyorum. Kedi birden benden ayrılıp sağ taraftaki ağaçların
arasına daldı. Yolu mu yoksa kediyi mi takip etmeliyim? Sanırım kediyi seçmem
gerekiyor. Ağaçların arasına daldım ve kediyi arıyorum. Kocaman ağaçların
arasından geçiyorum. Görünüşe göre kediyi kaybettim. Ama geldiğim yerde
Leeroy’u bana bakarken görüyorum. Sanırım sana güvenmemeyi öğrenmem gerekiyor
Deena. Yine beni zor duruma düşürdün…
Yorumlar
Yorum Gönder